“Harry?”
Gözlerimin kocaman açılmış
olduğunu biliyordum. Buklelerinden yere damlayan su damlacıkları yerde ufak bir
birikinti oluşturmuştu.
Kadın önce bana sonra da
Harry’e baktı. Harry’nin dudaklarının kenarındaki o alaylı gülümsemeden neler
olup bittiğini anlamak üzereydim. Kadın ise kafası karışmış bir şekilde
konuşmaya başladı.
“Siz tanışıyor musunuz?”
“Şey biz-”
“Hayır tabii ki. Sanırım
hayranlarımdan biri ve beni görünce çok şaşırdı. Bunu ben her gün yaşıyorum,
sende alışırsın zamanla.” Dedi ve hemen yanındaki kadını kendisine çekip
dudaklarından öptü.
Karşımdaki manzara karşısında
üzülse mi sevinse mi bilemedim. Öksürürmüş gibi yapıp burada olduğumu belli
etmeye çalıştım.
Harry ellerini kızın belinden
çekerken bir yandan da beni süzdü.
“Gördüğünüz gibi bugün müsait
değilim, yarın başlarsınız.” Sesi gergin ve kızgındı. Ama neden?
Harry’nin söylediklerini idrak
etmeye çalışırken Harry ise yanındaki kızla beraber içeri geçti. Onların odadan
çıktığını görünce hızlı adımlarla kendimi dışarı attım.
Harry ne yapmaya çalışıyordu
bilmiyordum. Her ne kadar bugünkü işi kabul etmemekte kararlı olsam da Harry’e
sert duvara çarptığını gösterecektim.
***
Tüm gece yatakta bir o yana bir
bu yana dönmekten sabahı zor etmiştim. Akşam üstü telefonuma gelen mesajla
sinirlerim iyice artmıştı.
‘Sabah 8 de kapıda ol.’
-Harry
Bir insan nasıl bu kadar
dengesiz olabilirdi ki? İlk gördüğüm sıcak ve samimi Harry bir anda dengesiz
birine dönmüştü. Bunu yapmayı nasıl başarıyordu bilmiyorum ama bana öyle
herkese davrandığı gibi davranamazdı. Bunu oda öğrenecekti.
Sabah kot pantolonun üstüne
tişört giyip çantamı aldığım gibi çıktım. İlk günden geç kalıp azarlanmak
istemiyordum. Hem de Harry tarafından.
Annemin 2 haftalık şehir dışı
işi sayesinde bir bahane bulmama gerek kalmamıştı. Annem eğer çalıştığımı
duyarsa çok üzülür ve okulumun daha önemli olduğunu söylerdi. Bu yüzden onun
duymaması için elimden gelen her türlü tedbiri almaya çalışıyordum.
Saatime baktığımda saatin 8 e gelmesine sadece 5 dakika vardı.
Derin bir nefes alıp zile bastım. Kapının açılmasını beklerken gözüm kapıdaki
görevlilere takıldı. Dün geldiğim için beni tanımışlardı ve sorun
çıkarmamışlardı. Ev ise sayabildiğim kadarıyla 3 katlıydı ve önünde kocaman bir
havuzu vardı. Bahçe insanın içini açacak kadar güzel çiçeklerle doluydu. Bir an
iç geçirdiğimi fark ettim. Harry gerçekten çok zengindi, hem de bu yaşta.
“Evim senden geçer not aldı
sanırım”
Arkamdan gelen sesle bir an
yerimden sıçradım ve arkaya doğru sendeledim. Harry bir anda belimden tuttu ve
beni kendine çekti. Yüzünün yakınlığını nefesinin sıcaklığından hissediyordum. Gözlerimi
istemsizce kapatmıştım ama onun bana baktığını hissedebiliyordum. Bir anda
belimdeki ellerini çekti. İstemeyerek de olsa gözlerimi açtım. Eve girince
bende onu izleyip içeri girdim. Anlaşılan bugün çok uzun bir gün olacaktı.
***
“Anlamışsındır umarım.” Dedi tek
kaşını kaldırarak.
“Anladım tabii ki. Oradan bakınca
anlamamış gibi mi görünüyorum?” Her ne kadar sesimi kontrol etmekte büyük çaba
harcasam da, Harry’nin bana aptal muamelesi yapmasına sinir oluyordum. Resmen
bir kere söylediği şeyi anlamamışım gibi ikinci kez daha söylüyordu.
“Sonra beni arayıp ‘Şöyle
yapacaktım değil mi?’ deme.” Alay ettiği sesinden o kadar belliydi ki
şeytan diyor git çak bir tane suratının tam ortasına.
“Aramam merak etmeyin. Zaten numaran da yok.” Son cümleyi
mırıldanarak söylemiştim ama Harry’nin bana doğru yürüyüp cebimdeki telefonu
almasıyla duyduğunu anlamış oldum.
“Numaramı bu kadar istediğini
bilseydim, tanıştığımız gün verirdim.”
“K-kim ben mi istiyorum?! Hiçte
bile, ne yapayım ben senin numaranı?!” Sözlerimi bitirdiğimde Harry’nin attığı
kahkaha ile söylediği şeyin benimle dalga geçmek için olduğunu anladım ve keşke
o an yer yarılsaydı da içine girseydim.
“Pekala ben gidiyorum. Seninle
muhabbet etmek çok güzel ama beni bekleyen başka hayranlarım var.”
‘Başka
hayranlar?’
“Gidiyor musun?” Nasıl yani,
şimdi ben bu kocaman evde tek başıma mı kalacağım?
Harry gözlerini kısıp yüzüme
yaklaşarak;
“Ne o, yoksa kalmamı mı
istiyorsun?”
Gözlerim irade dışı bir
şekilde kocaman açılmıştı.
“Def ol!”
Arkama bile bakmadan temizlik
malzemelerinin bulunduğu odaya koştum. Evet bildiğin koşuyordum. Arkadan gelen
kapı sesiyle derin bir nefes aldım. Onunla bütün gün aynı evde olmak insanı
çıldırtırdı.
Gerekli malzemeleri
hazırladıktan sonra ilk iş olarak salondan başladım. Böyle kocaman bir evde
neden başka temizlikçi yok anlamamıştım. Sanırım gelince soracaklarım listesine
bu soruyu da ekleyecektim.
Oda da siyah koltuklarla zıtlık
oluşturan beyaz bir halı vardı. Aslında her yer siyah ve beyazdan oluşmuştu
bile diyebilirim. Benim gibi renklere aşık bir insana o kadar uzak geliyordu bu
tek düze hayat. İçimden keşke boyalarımı getirseydim de biraz halıyı falan
boyasıydım diye geçirdim. Bu düşünce gülümsememi sağlamıştı.
Birkaç saate odaların birçoğunu
bitirmiştim. Zaten Harry de evin sadece istediği odalarını temizlememi
istemişti. Yoksa 3 katlı, tabiri caizse hayvan gibi evi nasıl tek başıma
temizleyecektim ki? Hem bir sürü odası da hiç kullanılmamıştı.
Merdivenlerden inerken
dikkatimi Harry’nin özellikle girmememi istediği oda çekti. Ne vardı acaba? Aman
canım, ne varsa var. Umurumda bile değildi. Kesin eve attığı o süprüntülerle yattığı
odadır.
***
Biraz mola verip, kendime taze
sıkılmış buz gibi bir portakal suyu hazırladım. Keyifle yudumlarken gözüme
mutfak rafında bulunan bir aile fotoğrafı çarptı. Elimdeki portakal suyunu
tezgaha koyup rafa doğru uzanmaya çalıştım. 1.65 lik boyla pek mümkün
görünmeyince pes etmeye karar verdim.
Belimde hissettiğim el ile
sıçrayarak önüme döndüm. Harry’nin bakışlarındaki soğukluk ürpermeme neden
olmuştu. Kalçamı tezgaha dayayıp bedenlerimiz arasındaki o ufacık mesafenin
kapanmaması için dua ediyordum.
“Kurallarım arasında size ait
olmayan şeyleri karıştırmayacağınız da vardı!”
“Ben… karıştırmıyordum. Sadece bakmak
istemiştim.” Sesimin titrediğini biliyordum. İlk defa birinden bu kadar çok korkuyordum.
Yanlış bir şey yapmadığımdan
yeteri kadar eminken titrememe engel olamıyordum.
Harry raftaki çerçeveyi alıp yukarı
çıktı. Tuttuğum nefesi verirken ne kadar aptal olduğumu hatırlatıyordum
kendime. Yarın asla ama asla bu eve adım atmayacaktım.
***
İki saat sonra geriye kalan
ufak tefek işleri bitirip ellerimi yıkadım. Bir an önce çıkmak istiyordum bu
evden. En başından beri böyle dengesiz birinin evinde çalışmak hataydı zaten. Eve
gider gitmez şirketi arayıp işten ayrılmak istediğimi söyleyecektim. Bunu Harry’e
söyleyecek cesaretim yoktu. O aptaldan gerçekten tırsıyordum. Başlarda her şeyi
dalgaya alıyordum ama en son olanlar onun ne kadar dengesiz biri olduğu
gerçeğini tekrar yüzüme vurdu.
Çantamı alıp Harry’nin aşağı inmesini
bekledim. Yukarı çıktığından beri hiç görmemiştim onu. En azından gideceğimi
haber vermeliydim.
Dakikalar geçiyordu ama Harry’den
hala ses seda yoktu. En sonunda ayağa kalkıp yukarı çıktım. Beyefendi aşağı
gelmiyorsa ben de yukarı çıkardım. Kapıyı nazikçe tıklattım. Ses seda yoktu.
Kapı kolunu hafifçe oynatıp kapıyı açtım. Oda boştu. Tüm günün yorgunluğu
üstüne birde ebelemece oynayamayacaktım. Gitmek için merdivenlere yönelirken
odanın kapısının aralık olduğunu fark ettim. Harry’nin bana ciddi bakışlarla
bakıp ‘Sakın o odaya girme.’ dediği oda.
Yavaşça kapının önüne ilerledim
ve tereddütle kapı aralığını genişlettim. Kapı tam olarak açıldığında, odanın
ortasındaki yatakta bir şeye sarılarak uyuyan Harry’i gördüm. Ayaklarım mantığımla
ters davranarak yatağa doğru ilerledi. O an sarıldığı şeyin mutfak rafındaki
çerçeve olduğunu gördüm. Onun için gerçekten büyük bir anlamı olmalıydı.
Daha rahat uyuması için
sarıldığı çerçeveyi yavaşça aldım. Fotoğrafa baktığımda ise başımdan aşağı
kaynar sular indi. Fotoğrafta Harry’nin küçük hali, bir kadın, küçük bir kız
ve babam vardı. Babam.
çok mukemmel.
YanıtlaSiltek bir bakışla yeni bölüm çıkacak mı. lütfen çabuk olsun OK? harry ile jason elif için kavga etsinler. adrenalin bol olsun
YanıtlaSiltek bir bakışla yeni bölum istiyorum. Lutfen acımı dindir... Bu arada yeni resimlere bayıldım.
YanıtlaSil