Sayfalar

16 Eylül 2013 Pazartesi

Söz Vermek Yok - 4. Bölüm






4. Bölüm

Daha rahat uyuması için sarıldığı çerçeveyi yavaşça aldım. Fotoğrafa baktığımda ise başımdan aşağı kaynar sular indi. Fotoğrafta Harry’nin küçük hali, bir kadın, küçük bir kız ve babam vardı. Babam.
         Gözlerini birkaç kez daha kırpıştırdı ama önündeki görüntü hala değişmemişti. Ağzı şaşkınlıktan açılmış bir durumdaydı. Bu nasıl olabilirdi ki? Babası… Nasıl Harry’le bir bağlantısı olabilirdi? Fotoğraftaki kadın kesinlikle Harrynin annesiydi ama babasının orada ne işi vardı?
         Saniyeler içinde kafasına dank eden gerçekle elindeki çerçeveyi bir anda bıraktı. Mermer zemine düşen çerçevenin camı birkaç parçaya ayrıldı.
         Gürültüyle yerinden zıplayan Harry, önce karşısındaki kıza sonra yerdeki parçalanmış çerçeveye baktı.
         Görmüştü…
         Yataktan kalkıp karşısında hareketsiz duran kızı duvara yasladı ve içindeki tüm nefreti kusmanın zamanı geldi diye düşündü.
         “Mutlu musun?! Öğrendin kim olduğumu!”
         Jessica, kendisini sarsan Harrye bir türlü konsantre olamıyordu. Hala aklı fotoğraftaydı. O anlık hızla duvara çarpan sırtı sızlamaya başlamıştı.
         “Bırak kolumu.” Fısıldayarak söylemişti neredeyse.
         “Senden nefret ediyorum! Dün, bugün, yarın ve tüm hayatım boyunca nefret edicem!”
         Jessica Harrynin sözleri karşısında gözlerinin büyümesine engel olamamıştı.
         “Neden bahsediyorsun sen?!”
         Harry istemsizce bir kahkaha attı.    
         “Ne kadar uyanıksın sen öyle. Önce annen sonra sen!”
         Jessica Harry’nin her cümlesinin sonunda bağırmasıyla iyice korkmaya başlamıştı.
         “Ne annesinden bahsediyorsun? Annemi nerden tanıyosun?”
         Harry yerde parçalara ayrılmış çerçeveden çıkardığı resmi Jessica’ya uzattı ve bu senin baban dimi?”
         Jessica titreyen dudaklarından zar zor bir evet çıkardı.
         Harry gene koyulaşan gözlerine kendisine dikip
         “O benimde babam! Sen ve annen için bizi bırakana kadar! Benimde babamdı!”
         Karşısında ilk defa ağlayan bir erkek görüyordu. Annelik içgüdüleri ona sarılmasını söylese de bir anda duvarda hissettiği yumrukla yerinden sıçradı.  
         “Bir şey söyle! Beni ağlarken görünce mutlu oldun dimi?! Onunla benden daha fazla zaman geçirdiğin için içten içe sevindin dimi?!”
         “YETER! Ne için beni suçladığını dahi bilmiyorum! Evet o fotoğraftaki benim babam, ama hiç canlı olarak görmedim. Hayal meyal hatırlıyorum. Ama görmeyi o kadar çok isterdim ki! Eğer öl-”
         Jessica daha fazla konuşamayarak elini ağzına götürdü ve beklemekte olan gözyaşlarına izin verdi. Bu konuyu daha önce kimseyle, hiçbir arkadaşıyla bile konuşmamıştı. Konuşmayı reddediyordu.
         Harry şaşkınlıkla bir adım geriye sendeledi. Gözleri anlamsızca boşluğa bakıyordu.
         “Öldü mü?” belli belirsiz birkaç kelime çıktı ağzından.
         “11 yıl önce.”
         Harry’nin bu anından yararlanıp konuşmaya başladı.
         “Ben… Ben şimdi öğrendim. Babamın yani babanın…” cümleyi toparlayamıyordu bile. Yanlış bir şeyler söylemekten korkuyordu.
         “Bana daha önce söylemediler. Başka bir ailesinin daha olduğunu.”
         Burnunu çekip son sözlerini de tamamladı.
         “Ne yapmayı planlıyordun Harry? Bana böyle acımasızca davranıp, işkence edince rahatlayacağını mı? Umarım rahatlamışsındır. Çünkü bundan sonra karşıma çıkmanı istemiyorum.
         Hızlı adımlarla merdivenleri inip dış kapıya ulaştı.
         Kapıdan adımını atar atmaz yüzüne vuran soğuk rüzgarla içinin ürperdiğini fark etti. Bunu umursamayıp bir an önce bu evden uzaklaşmak istiyordu.
Ana caddeye çıktığında etrafta ne bir insan ne de bir araç vardı. Saat epey geç olmuştu. Bu saatte otobüs bulma gibi bir ihtimalinin olmadığını da biliyordu. O yüzden gelen ilk taksiye atlayacaktı.
Dakikalar geçiyor ama tek bir taksi dahi geçmiyordu. Otobüs bekleseydi kesin bir düzinesi korna çalardı. Jessica içinden bildiği tüm küfürleri ediyordu. Üstelik birden soğuyan havayla üşümeye de başlamıştı.
“Bugün daha kötü ne gelebilir ki başıma!”
Cümlesini tamamlamaya kalmadan birkaç damlanın önce saç diplerine, yüzünü havaya kaldırdıktan sonra suratına değdiğini fark edince söylediklerine pişman oldu. Birkaç dakika içinde çiseleyen yağmurun iyice bastırmasıyla üstü açık otobüs durağında sırılsıklam olmuştu. Etrafta tek bir dükkan açık değildi ve dağın ortasındaymış gibi tek bir araç geçmiyordu.
Her şey üst üste geliyordu sanki. Önce Harry ve bir türlü açıklayamadığı karmaşıklığı, sonra her işinin ters gitmesi. Yağmur damlalarına karışan gözyaşları yanağından hızlıca iniveriyordu. Arkasında hissettiği el ile yerinden sıçradı.
“Sırılsıklam olmuşsun, hadi bin arabaya.”
“Neden?! Daha fazla hakaret yemek için mi?!” Şu an Harry’nin karşısında hıçkırarak ağladığına inanamıyordu.
“Bak üzgünüm, tamam fazla üstüne geldim ama sende beni anlamalısın.”
“Ne anlamasından bahsediyorsun! Sanki babamın yaptıkları benim suçummuş gibi yargılayan birinden bu sözleri duymak ne kadar garip!”
Harry ıslanmış buklelerini geriye atıp ani bir hareketle Jessica’yı kucağına aldı. Hiç beklemediği bu davranış karşısında birkaç saniye donup kaldı.
“Napıyosun indir beni hayvan herif!” Ne kadar debelenmeye kalksa da güçsüz kolları kendisini yarı yolda bırakmıştı.
Arabanın sıcak klimasını ilk hissettiğinde içi titredi. Gerçekten çok üşümüştü ve üstünde sadece incecik bir tişört vardı.
Harry arabaya vakit kaybetmeden bindi ve ilk iş kapıları kilitledi.
Birkaç dakika ikisi de hiçbir şey yapmadan öylece durdu. Harry bir şeyler söylemeye başladığında, Jessica çoktan ağırlaşan göz kapaklarını kapamıştı.


Ve olayı biraz daha aydınlattık. İlerleyen bölümlerde Harry ve Jessica'nında şaşıracağı gerçekler çıkacak. Beklemede kalın :)


2 yorum:

  1. Nihayet admin! Ne zamandir bekliyorum biliyor musun??!! Bu arada harika olmus. Devamını isterim!

    YanıtlaSil
  2. Yeni bolum lütfen

    YanıtlaSil