4. Bölüm
Daha rahat uyuması için sarıldığı çerçeveyi
yavaşça aldım. Fotoğrafa baktığımda ise başımdan aşağı kaynar sular indi.
Fotoğrafta Harry’nin küçük hali, bir kadın,
küçük bir kız ve babam vardı. Babam.
Gözlerini
birkaç kez daha kırpıştırdı ama önündeki görüntü hala değişmemişti. Ağzı şaşkınlıktan
açılmış bir durumdaydı. Bu nasıl olabilirdi ki? Babası… Nasıl Harry’le bir
bağlantısı olabilirdi? Fotoğraftaki kadın kesinlikle Harrynin annesiydi ama
babasının orada ne işi vardı?
Saniyeler
içinde kafasına dank eden gerçekle elindeki çerçeveyi bir anda bıraktı. Mermer zemine
düşen çerçevenin camı birkaç parçaya ayrıldı.
Gürültüyle
yerinden zıplayan Harry, önce karşısındaki kıza sonra yerdeki parçalanmış
çerçeveye baktı.
Görmüştü…
Yataktan
kalkıp karşısında hareketsiz duran kızı duvara yasladı ve içindeki tüm nefreti
kusmanın zamanı geldi diye düşündü.
“Mutlu
musun?! Öğrendin kim olduğumu!”
Jessica,
kendisini sarsan Harrye bir türlü konsantre olamıyordu. Hala aklı
fotoğraftaydı. O anlık hızla duvara çarpan sırtı sızlamaya başlamıştı.
“Bırak
kolumu.” Fısıldayarak söylemişti neredeyse.
“Senden
nefret ediyorum! Dün, bugün, yarın ve tüm hayatım boyunca nefret edicem!”
Jessica
Harrynin sözleri karşısında gözlerinin büyümesine engel olamamıştı.
“Neden
bahsediyorsun sen?!”
Harry
istemsizce bir kahkaha attı.
“Ne
kadar uyanıksın sen öyle. Önce annen sonra sen!”
Jessica
Harry’nin her cümlesinin sonunda bağırmasıyla iyice korkmaya başlamıştı.
“Ne
annesinden bahsediyorsun? Annemi nerden tanıyosun?”
Harry
yerde parçalara ayrılmış çerçeveden çıkardığı resmi Jessica’ya uzattı ve bu
senin baban dimi?”
Jessica
titreyen dudaklarından zar zor bir evet çıkardı.
Harry
gene koyulaşan gözlerine kendisine dikip
“O
benimde babam! Sen ve annen için bizi bırakana kadar! Benimde babamdı!”
Karşısında
ilk defa ağlayan bir erkek görüyordu. Annelik içgüdüleri ona sarılmasını
söylese de bir anda duvarda hissettiği yumrukla yerinden sıçradı.
“Bir
şey söyle! Beni ağlarken görünce mutlu oldun dimi?! Onunla benden daha fazla
zaman geçirdiğin için içten içe sevindin dimi?!”
“YETER!
Ne için beni suçladığını dahi bilmiyorum! Evet o fotoğraftaki benim babam, ama
hiç canlı olarak görmedim. Hayal meyal hatırlıyorum. Ama görmeyi o kadar çok
isterdim ki! Eğer öl-”
Jessica
daha fazla konuşamayarak elini ağzına götürdü ve beklemekte olan gözyaşlarına
izin verdi. Bu konuyu daha önce kimseyle, hiçbir arkadaşıyla bile konuşmamıştı.
Konuşmayı reddediyordu.
Harry
şaşkınlıkla bir adım geriye sendeledi. Gözleri anlamsızca boşluğa bakıyordu.
“Öldü
mü?” belli belirsiz birkaç kelime çıktı ağzından.
“11
yıl önce.”
Harry’nin
bu anından yararlanıp konuşmaya başladı.
“Ben…
Ben şimdi öğrendim. Babamın yani babanın…” cümleyi toparlayamıyordu bile. Yanlış
bir şeyler söylemekten korkuyordu.
“Bana
daha önce söylemediler. Başka bir ailesinin daha olduğunu.”
Burnunu
çekip son sözlerini de tamamladı.
“Ne
yapmayı planlıyordun Harry? Bana böyle acımasızca davranıp, işkence edince
rahatlayacağını mı? Umarım rahatlamışsındır. Çünkü bundan sonra karşıma çıkmanı
istemiyorum.
Hızlı
adımlarla merdivenleri inip dış kapıya ulaştı.
Kapıdan
adımını atar atmaz yüzüne vuran soğuk rüzgarla içinin ürperdiğini fark etti. Bunu
umursamayıp bir an önce bu evden uzaklaşmak istiyordu.
Ana caddeye çıktığında etrafta ne bir insan ne de
bir araç vardı. Saat epey geç olmuştu. Bu saatte otobüs bulma gibi bir
ihtimalinin olmadığını da biliyordu. O yüzden gelen ilk taksiye atlayacaktı.
Dakikalar geçiyor ama tek bir taksi dahi
geçmiyordu. Otobüs bekleseydi kesin bir düzinesi korna çalardı. Jessica içinden
bildiği tüm küfürleri ediyordu. Üstelik birden soğuyan havayla üşümeye de
başlamıştı.
“Bugün daha kötü ne gelebilir ki başıma!”
Cümlesini tamamlamaya kalmadan birkaç damlanın
önce saç diplerine, yüzünü havaya kaldırdıktan sonra suratına değdiğini fark
edince söylediklerine pişman oldu. Birkaç dakika içinde çiseleyen yağmurun
iyice bastırmasıyla üstü açık otobüs durağında sırılsıklam olmuştu. Etrafta tek
bir dükkan açık değildi ve dağın ortasındaymış gibi tek bir araç geçmiyordu.
Her şey üst üste geliyordu sanki. Önce Harry ve
bir türlü açıklayamadığı karmaşıklığı, sonra her işinin ters gitmesi. Yağmur damlalarına
karışan gözyaşları yanağından hızlıca iniveriyordu. Arkasında hissettiği el ile
yerinden sıçradı.
“Sırılsıklam olmuşsun, hadi bin arabaya.”
“Neden?! Daha fazla hakaret yemek için mi?!” Şu an
Harry’nin karşısında hıçkırarak ağladığına inanamıyordu.
“Bak üzgünüm, tamam fazla üstüne geldim ama sende
beni anlamalısın.”
“Ne anlamasından bahsediyorsun! Sanki babamın
yaptıkları benim suçummuş gibi yargılayan birinden bu sözleri duymak ne kadar
garip!”
Harry ıslanmış buklelerini geriye atıp ani bir
hareketle Jessica’yı kucağına aldı. Hiç beklemediği bu davranış karşısında birkaç
saniye donup kaldı.
“Napıyosun indir beni hayvan herif!” Ne kadar
debelenmeye kalksa da güçsüz kolları kendisini yarı yolda bırakmıştı.
Arabanın sıcak klimasını ilk hissettiğinde içi
titredi. Gerçekten çok üşümüştü ve üstünde sadece incecik bir tişört vardı.
Harry arabaya vakit kaybetmeden bindi ve ilk iş
kapıları kilitledi.
Birkaç dakika ikisi de hiçbir şey yapmadan öylece
durdu. Harry bir şeyler söylemeye başladığında, Jessica çoktan ağırlaşan göz
kapaklarını kapamıştı.
Ve olayı biraz daha aydınlattık. İlerleyen bölümlerde Harry ve Jessica'nında şaşıracağı gerçekler çıkacak. Beklemede kalın :)
Nihayet admin! Ne zamandir bekliyorum biliyor musun??!! Bu arada harika olmus. Devamını isterim!
YanıtlaSilYeni bolum lütfen
YanıtlaSil