Sayfalar

19 Nisan 2013 Cuma

Söz Vermek Yok - 2. Bölüm






 “Jessica FRAY”
Masanın üstündeki dosyada aynen bu isim yazıyordu. Parmaklarını ritmik bir şekilde masanın üstünde oynatan Harry için bu, büyük önem taşıyan bir mesele haline gelmişti. Bunca yıl boyunca isminden başka bir şey bilmediği birini nasıl tanıyabilmişti. Hem de ilk görüşte. Çok benziyordu. Gözleri, teni...
Elindeki bira şişesinin boşaldığını fark edince yenisini almak için saatlerce oturduğu masadan kalktı. Tüm gece gözüne uyku girmemişti. Yukarıda uyuyan kişinin aradığı kız olduğunu bilmek onu hem sevindirmiş hem de hep yalan olmasını istediği gerçekle yüzleştirmişti.
Cebindeki telefona kaydı eli. Aramalı mıydı? Arasa ne diyecekti? Bunu annesine soramazdı. En azından tekrar aynı şeyler için üzülmesine izin veremezdi. Elini cebinden çıkarıp Jessica ya bakmanın daha iyi bir fikir olduğunu düşündü.


“Bana daha önce anlatmalıydın!”
“Üzgünüm Anne, nasıl anlatacağımı bilemedim. Lütfen sakin ol ve ağlama.”
“Sakin ol mu?! Ağlama mı?! Evlendiğimizden beri seni bir kere üzmedim, her zaman anlayışlı oldum! Neyi eksik yaptım söyle!” Hıçkırıklarının engel olmasına rağmen konuşmaya devam etti.
“Benim karşıma geçip ‘Üzgünüm ben aşık oldum’ diyebiliyorsun. Git bunu oğlunun yüzüne de söyle! Harry’e başka biri için bizi terk edeceğini söyle! Üstelik bir de kardeşinin olduğunu söyle! Çünkü ben bunu ona söyleyemem.”
Adamın sesi artık teselli etmekten çok gergin ve sinirli çıkıyordu.
“Bunları ona söylemene gerek yok. Sadece öldü dersin biter. Küçük bir çocuk için daha fazlasını bilmek önemli değildir.”
Genç kadın duyduklarından emin olmak istercesine baktı adamın yüzüne. Adam ise bir takım eşyalarını koyduğu küçük çantasını aldığı gibi çıktı evden. Arkasında ağlayan bir kadın bıraktı. Ve her şeyi duyan bir çocuk..

 ###############################################################

         Yatak o kadar rahattı ki yaklaşık birkaç dakikadır hiç durmadan geriniyordu. Gözlerini açtığında bunun bir rüya olacağını biliyordu. O yüzden keyfini sürmesinde bir sakınca yoktu.
         “Yatakla verdiğin mücadeleyi kim kazandı?”
         Tüm eklemleri kasılmıştı, ne hareket edebiliyor ne de gözlerini açabiliyordu. Yok canım daha neler? Hala rüyada olmalıydı. Evet rüya.
         “Anlaşılan sen kazanmışsın.”
         Harry, Jessica’nın üstündeki yorganı tek hareketle alıp yere bıraktı. Artık uyanmasının vakti gelmişti.
         “Sen ne yap- Ah hayır. Rüya değilmiş.” Kafasını yastıktan kaldırıp, dirseğiyle destekledi.
         Harry istemsizce güldü.
         “Rüya? O zaman hayatında göreceğin en güzel rüyayı yaşatmamı ister misin?”
         Böyle bir soru için bir hayli hazırlıksız yakalanmıştı. Harry’nin kendisine doğru gelmesiyle refleks olarak dirseğini serbest bıraktı ve kafasını yastığa koydu.
         “B-bak eğer bir şey yaparsan-”
         “Evet, yaparsam.”
         Harry daha fazla yaklaşıyordu. Yüzleri birbirlerine yaklaşınca aklına gelen ilk şeyi söyleyiverdi.
         “Ben tekvando biliyorum!”
         Harry beklenmedik bu cevap karşısında başta şaşırdı ama sonra sırıtarak ellerini teslim olurmuş gibi yukarı kaldırdı.
         “Vaov çok korktum. O zaman kızdırmayalım seni.” Sandalyedeki kıyafetleri işaret edip gergin bir sesle konuşmaya başladı.
         “Kıyafetlerini giyip aşağı gel.”
         “Neden?” Onu oyalamak için bu soruyu sorarken bir yandan da Harry’nin arkasının dönük olmasından yararlanıp yanındaki beyzbol sopasını aldı.
Harry arkasını döndüğünde Jessica’nın elindeki sopayı gördü ve alayla baktı.
         “Cidden kendini onunla mı koruyacaksın? O zaman üzülerek söylemeliyim ki onunla birine vurduğunda bir çiçeğe dönüşüyor ve şarkı söylemeye başlıyor. Bizim çocukların şaka şeyleri işte.” Göz kırpıp odadan çıktı.
         “Ah! Yok artık.”


         Kahvaltı boyunca ortam sessizdi. Tabi Harry’nin köpeğinin çıkardığı hırıltı seslerini saymazsak. Jessica’nın köpeklere karşı fobisi vardı ve şu an yanında oturan ve salyalarını akıtarak kendisine bakan şu köpeğin de fobisine yardımcı olduğu kesindi.
         “Merak etme, uslu kızlara dokunmaz.”
         Harry kahvaltı boyunca Jessica’yı izlemişti. Tabii o yanında oturan köpeğe korkak bakışlar atmakla meşgul olduğundan bunu fark edememişti.
         Jessica’yı izlerken hep aynı soruyordu.
‘Neden beni değil de onu seçmişti?’ diye düşündü Harry.
Bunu 8 yaşından beri soruyordu ve hala cevabını alamamıştı.
“Kahvaltın bittiyse çıkalım.”
Jessica bir anda Harry’nin sesini duyunca ürkmüştü.
“Gerek yok ben kendim giderim.”
Önündeki peçeteyi masanın üstüne koyup sandalyeden kalktı. Ama Harry daha dakikti. O sandalyesinden kalkarken onu kolundan tuttu.
“Ben bırakırım. Hem senin sormak istediğin sorular yok mu?”
‘Buradan kaçıp kurtulmaktan başka bir şey istemiyorum.’ Dedi içinden
“A-aslında senin kötü biri olduğunu düşünmüyorum. Sadece insanlar içinde yalnız kalmışsın ve bir gece bile olsa normal bir insanla aynı evde kalmak istedin. Seni anlıyorum, bu yüzden umarım kendine daha fazla normal arkadaş edinirsin.”
Jessica adımını atar atmaz karşısında gene Harry’i bulmuştu.
“Cidden uzaktan bakınca öyle mi görünüyorum.”
‘Hay delimi eşek arıları soksaydı’
“Tam olarak değil tabii ki. Biraz normal tarafların var.”
‘Nasıl kıvıracağım ben buradan sonrasını!’
Harry bir şeyler söylemek istercesine Jessicanın yüzüne baktı ve sonra vazgeçti.
“Ben arabayı çalıştırıyorum, sende çantanı al, gel.”
“Ah! Kahretsin!”


“Ohh be! Sonunda sabahlara kadar kafein komalarına girip kıpkırmızı gözlerle sınava girmek yok. Kutlamalıyız bunu.”

Yan yana yürümelerine rağmen kendisini duymayan arkadaşına dirseğiyle vurdu.
“Ahh! Napıyorsun?!”
“Aloo? Sana bir şeyler söylüyorum, neden dinlemiyorsun beni?”
“Pardon canım ya dalmışım.”
“Sınavlar bitti daha neyi düşünüyorsun Jessi?”
“Hiçbir şeyi.Hadi bir yerlere gidip kafa dağıtalım.”
Sarah duyduğu cevapla suratını büyük bir gülümseme kapladı. Ama Jessica için aynı şey geçerli değildi. Aklında bir sürü şey vardı ve her boş anında onları düşünüyordu.
Harry onu evine bıraktıktan sonra hiç aramamıştı. Tam 1.5 ay olmuştu. Neden aramasını bekliyordu onu da bilmiyordu. Aklı karışıktı. Neden onun evinde kaldığını hala bilmiyordu. Kolye meselesini arabadayken açmak istemiş ama ağzını açtığı anda evinin önüne geldiğini fark etmişti. Hoşça kal dedikten sonra arabadan indi ve arkasını döner dönmez Harry gaza basıp gitmişti.

-_-_-_-_-_-
Jessica
Sarah ile birkaç mağazaya girip bir şeyler atıştırdıktan sonra ayrılmıştık. Ben ise her zaman olduğu gibi bir gazete alıp iş ilanlarını karıştırmaya başladım. Her çevirdiğim sayfa da yüzüm daha çok asılıyordu. Her ilanda ya üniversite mezunu ya da deneyimli biri aranıyordu. Ben ise daha önce hiç çalışmamış üniversite1. Sınıfa giden biriydim. Anca temizliğe giderim bu kriterle diye geçirdim aklımdan ve bu gülümsememi sağlamıştı.
Elimdeki gazeteyi katlayıp durağa gelen otobüse bindim. Yerime yerleştikten birkaç dakika sonra cep telefonumun titrediğini hissettim.
“Merhaba?”
“Merhaba, Jessica Frayle görüşüyorum değil mi?”
“Evet ama siz kimsiniz?”
“Ben sizi geçen hafta bize yaptığınız iş başvurusu için aramıştım. Serbest meslek işleri ajansından.”
Ah evet, şimdi hatırlamıştı. Bir umut başvuru yapmıştı ama geri döneceklerini hiç düşünmemişti.
“Evet sizi dinliyorum.”
“Jessica hanım, elimizde size göre bir iş var. Maaşı dolgun ve güvenli bir iş.”
Jessica telefonun ucundaki kadını dinlerken iyice heyecanlanmıştı.
“Ev temizliği yapacaksınız.”
Önce neye uğradığını şaşırdı ama sonra kekelememeye çalışarak cevap verdi.
“Ev temizliği derken? Biraz daha açabilir misiniz lütfen?”
“Haftada  4 gün ev temizliği ile ilgilenecek ve patronunuz istediği zamanlar yemek yapacaksınız. Tabii bunun yanında o evde olanlar orada kalmak zorunda. Bunu özellikle vurgulamamızı istedi kendisi. Özel hayatı çok merak edilen bir isim olduğu için dışarıya bir şeylerin sızdırılmayacağından emin olmak istiyor.”
Kadının söylediklerini dinledikten sonra olumsuz bir şey söylememek için kendisini tutmuştu ama telefonu kapadıktan sonra şansına lanet okudu. Yarın gideceği evin adresini telefonuna mesaj olarak atmıştı kız, şimdi tek yapması gereken oraya gidip bu işi denemekti. Hem ne demişler, her şeyin bir ilki vardır.

Zile birkaç kez basmıştı ama ne seslenen ne de kapıyı açan vardı. Acaba evde kimse yok muydu?
Son bir kez daha elini zile götürdü ve basmayı başaramadan kapı açıldı.
Karşısında beyaz bir bornoz giymiş sarışın, mavi gözlü, çekici bir kız duruyordu. Önce yavaşça kendisini süzmüş daha sonra da umursamaz tavırla konuşmaya başladı.
“Sanırım temizlik görevlisisiniz?”
“Evet, sanırım..”
“Tamam gel içeri.”
Kadın lafını bitirir bitirmez ıslak saçlarını savurarak salona girdi. Arkasından girdiğimde ilk yerdeki kıyafetler dikkatimi çekti. Anlaşılan dün gece erkek arkadaşıyla baya samimi anlar yaşamıştı. İlgimi çekmemişti doğrusu.
“Banyodan çıkmışsın aşkım, neden beni beklemedin?”
Gözlerimi yerdeki dağınıklıktan ayırıp kadının konuştuğu adama baktım.
“Harry?”

9 yorum:

  1. vay be. guzel. yok guzel değil. fevkalade. galiba o sarı kız taylor. devamını bekliyrum canım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel tespit :) Teşekkür ederim güzel yorumun için :) En kısa zamanda gelecek bölüm :)

      Sil
    2. acaba bir gun alsam. er zaman fırsatım olmuyor da

      Sil
    3. Yazmaya başladım, içime sinmeyen birkaç yer var, onları halletmem lazım. Ne yazık ki belirli bir gün veremem ama önümüzdeki günlerde sınav telaşım olmayacağı için her an bitirip koyabilirim :)

      Sil
  2. harry jessica'ya asılıyor mu tam anlayamadım. Yakınlaşması falan. açıklarsan sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onu ilerleyen bölümlerde öğreneceksiniz, Harry'nin kafası Jessica konusunda çok karışık :)

      Sil
  3. vay be! bayağıelenceli geçecek o zaman bu seri. ama eğer birbirlerine aşık olsalar çok çılgın olabilir var ya! sonuçta Harry bu! annesi yaşında kadınla çıkmış biri. di mi? Harikaaa!

    YanıtlaSil
  4. Kardeş başka bir sayfaya mi tasidin hikayeyi? Ne zaman yeni bolumler?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazı sorunlar yüzünden yazamıyordum ama artık yazmaya başladım. Bekletmeden yeni bölümler gelecek :)

      Sil