“Jessica FRAY”
Masanın
üstündeki dosyada aynen bu isim yazıyordu. Parmaklarını ritmik bir şekilde
masanın üstünde oynatan Harry için bu, büyük önem taşıyan bir mesele haline
gelmişti. Bunca yıl boyunca isminden başka bir şey bilmediği birini nasıl
tanıyabilmişti. Hem de ilk görüşte. Çok benziyordu. Gözleri, teni...
Elindeki
bira şişesinin boşaldığını fark edince yenisini almak için saatlerce oturduğu
masadan kalktı. Tüm gece gözüne uyku girmemişti. Yukarıda uyuyan kişinin
aradığı kız olduğunu bilmek onu hem sevindirmiş hem de hep yalan olmasını
istediği gerçekle yüzleştirmişti.
Cebindeki
telefona kaydı eli. Aramalı mıydı? Arasa ne diyecekti? Bunu annesine soramazdı.
En azından tekrar aynı şeyler için üzülmesine izin veremezdi. Elini cebinden
çıkarıp Jessica ya bakmanın daha iyi bir fikir olduğunu düşündü.
“Bana daha önce
anlatmalıydın!”
“Üzgünüm Anne,
nasıl anlatacağımı bilemedim. Lütfen sakin ol ve ağlama.”
“Sakin ol mu?!
Ağlama mı?! Evlendiğimizden beri seni bir kere üzmedim, her zaman anlayışlı
oldum! Neyi eksik yaptım söyle!” Hıçkırıklarının engel olmasına rağmen
konuşmaya devam etti.
“Benim karşıma
geçip ‘Üzgünüm ben aşık oldum’ diyebiliyorsun. Git bunu oğlunun yüzüne de
söyle! Harry’e başka biri için bizi terk edeceğini söyle! Üstelik bir de
kardeşinin olduğunu söyle! Çünkü ben bunu ona söyleyemem.”
Adamın sesi artık
teselli etmekten çok gergin ve sinirli çıkıyordu.
“Bunları ona
söylemene gerek yok. Sadece öldü dersin biter. Küçük bir çocuk için daha
fazlasını bilmek önemli değildir.”
Genç kadın
duyduklarından emin olmak istercesine baktı adamın yüzüne. Adam ise bir takım
eşyalarını koyduğu küçük çantasını aldığı gibi çıktı evden. Arkasında ağlayan
bir kadın bıraktı. Ve her şeyi duyan bir çocuk..
###############################################################
Yatak o kadar rahattı ki yaklaşık
birkaç dakikadır hiç durmadan geriniyordu. Gözlerini açtığında bunun bir rüya
olacağını biliyordu. O yüzden keyfini sürmesinde bir sakınca yoktu.
“Yatakla verdiğin mücadeleyi kim
kazandı?”
Tüm eklemleri kasılmıştı, ne hareket
edebiliyor ne de gözlerini açabiliyordu. Yok canım daha neler? Hala rüyada
olmalıydı. Evet rüya.
“Anlaşılan sen kazanmışsın.”
Harry, Jessica’nın üstündeki yorganı
tek hareketle alıp yere bıraktı. Artık uyanmasının vakti gelmişti.
“Sen ne yap- Ah hayır. Rüya değilmiş.”
Kafasını yastıktan kaldırıp, dirseğiyle destekledi.
Harry istemsizce güldü.
“Rüya? O zaman hayatında göreceğin en
güzel rüyayı yaşatmamı ister misin?”
Böyle bir soru için bir hayli
hazırlıksız yakalanmıştı. Harry’nin kendisine doğru gelmesiyle refleks olarak
dirseğini serbest bıraktı ve kafasını yastığa koydu.
“B-bak eğer bir şey yaparsan-”
“Evet, yaparsam.”
Harry daha fazla yaklaşıyordu. Yüzleri
birbirlerine yaklaşınca aklına gelen ilk şeyi söyleyiverdi.
“Ben tekvando biliyorum!”
Harry beklenmedik bu cevap karşısında
başta şaşırdı ama sonra sırıtarak ellerini teslim olurmuş gibi yukarı kaldırdı.
“Vaov çok korktum. O zaman
kızdırmayalım seni.” Sandalyedeki kıyafetleri işaret edip gergin bir sesle
konuşmaya başladı.
“Kıyafetlerini giyip aşağı gel.”
“Neden?” Onu oyalamak için bu soruyu
sorarken bir yandan da Harry’nin arkasının dönük olmasından yararlanıp
yanındaki beyzbol sopasını aldı.
Harry
arkasını döndüğünde Jessica’nın elindeki sopayı gördü ve alayla baktı.
“Cidden kendini onunla mı koruyacaksın?
O zaman üzülerek söylemeliyim ki onunla birine vurduğunda bir çiçeğe dönüşüyor
ve şarkı söylemeye başlıyor. Bizim çocukların şaka şeyleri işte.” Göz kırpıp
odadan çıktı.
“Ah! Yok artık.”
Kahvaltı boyunca ortam sessizdi. Tabi
Harry’nin köpeğinin çıkardığı hırıltı seslerini saymazsak. Jessica’nın
köpeklere karşı fobisi vardı ve şu an yanında oturan ve salyalarını akıtarak
kendisine bakan şu köpeğin de fobisine yardımcı olduğu kesindi.
“Merak etme, uslu kızlara dokunmaz.”
Harry kahvaltı boyunca Jessica’yı
izlemişti. Tabii o yanında oturan köpeğe korkak bakışlar atmakla meşgul olduğundan
bunu fark edememişti.
Jessica’yı izlerken hep aynı soruyordu.
‘Neden beni değil
de onu seçmişti?’ diye
düşündü Harry.
Bunu
8 yaşından beri soruyordu ve hala cevabını alamamıştı.
“Kahvaltın
bittiyse çıkalım.”
Jessica
bir anda Harry’nin sesini duyunca ürkmüştü.
“Gerek
yok ben kendim giderim.”
Önündeki
peçeteyi masanın üstüne koyup sandalyeden kalktı. Ama Harry daha dakikti. O
sandalyesinden kalkarken onu kolundan tuttu.
“Ben
bırakırım. Hem senin sormak istediğin sorular yok mu?”
‘Buradan kaçıp
kurtulmaktan başka bir şey istemiyorum.’ Dedi içinden
“A-aslında
senin kötü biri olduğunu düşünmüyorum. Sadece insanlar içinde yalnız kalmışsın
ve bir gece bile olsa normal bir insanla aynı evde kalmak istedin. Seni
anlıyorum, bu yüzden umarım kendine daha fazla normal arkadaş edinirsin.”
Jessica
adımını atar atmaz karşısında gene Harry’i bulmuştu.
“Cidden
uzaktan bakınca öyle mi görünüyorum.”
‘Hay delimi eşek
arıları soksaydı’
“Tam
olarak değil tabii ki. Biraz normal tarafların var.”
‘Nasıl
kıvıracağım ben buradan sonrasını!’
Harry
bir şeyler söylemek istercesine Jessicanın yüzüne baktı ve sonra vazgeçti.
“Ben
arabayı çalıştırıyorum, sende çantanı al, gel.”
“Ah!
Kahretsin!”
“Ohh
be! Sonunda sabahlara kadar kafein komalarına girip kıpkırmızı gözlerle sınava
girmek yok. Kutlamalıyız bunu.”
Yan
yana yürümelerine rağmen kendisini duymayan arkadaşına dirseğiyle vurdu.
“Ahh!
Napıyorsun?!”
“Aloo?
Sana bir şeyler söylüyorum, neden dinlemiyorsun beni?”
“Pardon
canım ya dalmışım.”
“Sınavlar
bitti daha neyi düşünüyorsun Jessi?”
“Hiçbir
şeyi.Hadi bir yerlere gidip kafa dağıtalım.”
Sarah
duyduğu cevapla suratını büyük bir gülümseme kapladı. Ama Jessica için aynı şey
geçerli değildi. Aklında bir sürü şey vardı ve her boş anında onları
düşünüyordu.
Harry
onu evine bıraktıktan sonra hiç aramamıştı. Tam 1.5 ay olmuştu. Neden aramasını
bekliyordu onu da bilmiyordu. Aklı karışıktı. Neden onun evinde kaldığını hala
bilmiyordu. Kolye meselesini arabadayken açmak istemiş ama ağzını açtığı anda
evinin önüne geldiğini fark etmişti. Hoşça kal dedikten sonra arabadan indi ve
arkasını döner dönmez Harry gaza basıp gitmişti.
-_-_-_-_-_-
Jessica
Sarah
ile birkaç mağazaya girip bir şeyler atıştırdıktan sonra ayrılmıştık. Ben ise
her zaman olduğu gibi bir gazete alıp iş ilanlarını karıştırmaya başladım. Her
çevirdiğim sayfa da yüzüm daha çok asılıyordu. Her ilanda ya üniversite mezunu
ya da deneyimli biri aranıyordu. Ben ise daha önce hiç çalışmamış üniversite1. Sınıfa
giden biriydim. Anca temizliğe giderim bu
kriterle diye geçirdim aklımdan ve bu gülümsememi sağlamıştı.
Elimdeki
gazeteyi katlayıp durağa gelen otobüse bindim. Yerime yerleştikten birkaç
dakika sonra cep telefonumun titrediğini hissettim.
“Merhaba?”
“Merhaba,
Jessica Frayle görüşüyorum değil mi?”
“Evet
ama siz kimsiniz?”
“Ben
sizi geçen hafta bize yaptığınız iş başvurusu için aramıştım. Serbest meslek
işleri ajansından.”
Ah
evet, şimdi hatırlamıştı. Bir umut başvuru yapmıştı ama geri döneceklerini hiç
düşünmemişti.
“Evet
sizi dinliyorum.”
“Jessica
hanım, elimizde size göre bir iş var. Maaşı dolgun ve güvenli bir iş.”
Jessica
telefonun ucundaki kadını dinlerken iyice heyecanlanmıştı.
“Ev
temizliği yapacaksınız.”
Önce
neye uğradığını şaşırdı ama sonra kekelememeye çalışarak cevap verdi.
“Ev
temizliği derken? Biraz daha açabilir misiniz lütfen?”
“Haftada 4 gün ev temizliği ile ilgilenecek ve
patronunuz istediği zamanlar yemek yapacaksınız. Tabii bunun yanında o evde
olanlar orada kalmak zorunda. Bunu özellikle vurgulamamızı istedi kendisi. Özel
hayatı çok merak edilen bir isim olduğu için dışarıya bir şeylerin
sızdırılmayacağından emin olmak istiyor.”
Kadının
söylediklerini dinledikten sonra olumsuz bir şey söylememek için kendisini
tutmuştu ama telefonu kapadıktan sonra şansına lanet okudu. Yarın gideceği evin
adresini telefonuna mesaj olarak atmıştı kız, şimdi tek yapması gereken oraya
gidip bu işi denemekti. Hem ne demişler, her şeyin bir ilki vardır.
Zile
birkaç kez basmıştı ama ne seslenen ne de kapıyı açan vardı. Acaba evde kimse
yok muydu?
Son bir
kez daha elini zile götürdü ve basmayı başaramadan kapı açıldı.
Karşısında
beyaz bir bornoz giymiş sarışın, mavi gözlü, çekici bir kız duruyordu. Önce yavaşça
kendisini süzmüş daha sonra da umursamaz tavırla konuşmaya başladı.
“Sanırım
temizlik görevlisisiniz?”
“Evet,
sanırım..”
“Tamam
gel içeri.”
Kadın
lafını bitirir bitirmez ıslak saçlarını savurarak salona girdi. Arkasından girdiğimde
ilk yerdeki kıyafetler dikkatimi çekti. Anlaşılan dün gece erkek arkadaşıyla
baya samimi anlar yaşamıştı. İlgimi çekmemişti doğrusu.
“Banyodan
çıkmışsın aşkım, neden beni beklemedin?”
Gözlerimi
yerdeki dağınıklıktan ayırıp kadının konuştuğu adama baktım.
“Harry?”
vay be. guzel. yok guzel değil. fevkalade. galiba o sarı kız taylor. devamını bekliyrum canım.
YanıtlaSilGüzel tespit :) Teşekkür ederim güzel yorumun için :) En kısa zamanda gelecek bölüm :)
Silacaba bir gun alsam. er zaman fırsatım olmuyor da
SilYazmaya başladım, içime sinmeyen birkaç yer var, onları halletmem lazım. Ne yazık ki belirli bir gün veremem ama önümüzdeki günlerde sınav telaşım olmayacağı için her an bitirip koyabilirim :)
Silharry jessica'ya asılıyor mu tam anlayamadım. Yakınlaşması falan. açıklarsan sevinirim.
YanıtlaSilOnu ilerleyen bölümlerde öğreneceksiniz, Harry'nin kafası Jessica konusunda çok karışık :)
Silvay be! bayağıelenceli geçecek o zaman bu seri. ama eğer birbirlerine aşık olsalar çok çılgın olabilir var ya! sonuçta Harry bu! annesi yaşında kadınla çıkmış biri. di mi? Harikaaa!
YanıtlaSilKardeş başka bir sayfaya mi tasidin hikayeyi? Ne zaman yeni bolumler?
YanıtlaSilBazı sorunlar yüzünden yazamıyordum ama artık yazmaya başladım. Bekletmeden yeni bölümler gelecek :)
Sil