Sayfalar

11 Kasım 2012 Pazar

TEK BİR BAKIŞLA… (Bölüm 6)

TEK BİR BAKIŞLA… (Bölüm 6)







Ellerin ellerime uyuyor
Sanki sadece benim için yaratılmış gibi
Ama bunu düşün, olması gerek bu
Yanağındaki çillere ve beneklere bakıp dalıyorum
Ve hepsi benim için bir anlam taşıyor…

One Direction – Little Things


 Kafasını kaldırdığında saatin 8 e geldiğini gördü. Boynunu oynatarak saatlerce ders çalışmanın verdiği yorgunluğu gidermeye çalıştı. Masanın üstündeki notlarını düzene sokup, kitaplarını çantasını doldurdu.

“Çalışman bitti mi?” diye sordu Marcia.
“Evet bitti sonunda.” Dedi Elif bıkkın bir ses tonuyla.

Marcia, Elif’in oda arkadaşıydı. Aslen Amerikan vatandaşıydı ama İngilizce, İspanyolca ve Rusça biliyordu. İngiltere’ye de Fransızca okumak için gelmişti.

“O zaman dışarı çıkıp dondurma yiyebiliriz.” Dedi neşeli bir sesle. Elif’i sandalyesinden kaldırıp giysi dolabının önüne çekerek.
“Eşofmanlarımla çıksam.” Yüzünde yalvaran bir çocuk ifadesiyle.
“Bu defa olmaz Elif. Hem kim bilir belki beyaz atlı prensimizle karşılaşırız.” Dedi yüzünde kocaman bir gülümsemeyle.
Seviyordu Marcia’yı. Onu böyle bir şey için kırmak istemiyordu.
“Pekala. Beyaz atlı prensimize kül kedisi gibi görünmeyelim o zaman.” Dedi ve gülüştüler.

5 ay önce

“Bir sorun mu var Bayan Dancle.”
“Onu sen söyleyeceksin bize. Odanda biri mi var?”
“Bunu nereden çıkardınız?”
“Bir odadan şikayet geldi. Odana birini sokarken görmüşler.” Elif bunu kimin yaptığını cidden merak ediyordu. Daha yurda taşınalı çok az bir zaman olmasına rağmen kendisini sevmeyen biri olmuştu ya da şu her şeyi görevlilere söylemeye hazır olan yağcı insanlar.
“Oda da yalnız ben varım.” Sesinin titrediğini fark ettiğinde kendisine küfretmeye başladı.”
“Bırak ona biz karar verelim.”
Görevli Elif’i itip içeri girdi. Elif kalbinin hızla çarptığını fark etti. Görevli yatağın altına, dolabın içine baktı. Banyoya yöneldiğinde Elif gözlerini sımsıkı kapadı.

Birkaç saniye sonra yangın alarmını duydu. Gözlerini açtığında görevlinin hızla odadan çıktığını gördü. Yurttaki tüm kızlar hızla dışarı çıkıyordu. Rose bana dışarı çıkmamı söyledi ve o da hızla dışarı çıkıp olayı anlamaya çalıştı.
Elif banyoya koşup Harry’nin olup bitenleri anlamayan bakışlarıyla karşılaştı.

“Hemen çıkman lazım. Birazdan tüm odaları kontrole gelirler.”
Dolaptan bir şal alıp Harry’e verdi.
“Bununla yüzünü gizle ve hızlı ol.”  Harry’nin cevap vermesine izin vermeden odadan çıktı. Koridor korkulu gözlerle bakan kızlarla doluydu. Buna seviniyordu çünkü Harry çıkarken kimse fark edemeyecekti.

Yurdun bahçesi binadaki kızlarla dolmuştu. Görebildiği kadarıyla Harry’nin arabası burada değildi. Yarım saat sonra Rose elinde bir megafonla geldi ve duyuru yaptı.

“Yurdun içi kontrol edildi ve tamamen temiz çıktı. Bu eşek şakasını yapan arkadaşınız biz bulmadan kendisi gelsin. Bunu yaptığı takdirde cezasını hafifleteceğiz. Şimdi herkes odasına gidebilir.” Rose’un sinirli olduğu her halinden belliydi. Bu mesele onun Harry olayını unutmasını sağlardı. Derin bir nefes alıp yurda girdi.

Odasının kapısının açık olduğunu fark etti. Çıkarken açık bırakmış olabileceğini düşündü. Ta ki içerde bir kızın masasının üstündeki çerçevelere bakarken görünce.

“Pardon ama siz kimsiniz?” dedi Elif. Diğer odadaki kızlardan biri olabilirdi. Kız Elif’in sorusuyla gülümsemeye başladı ve Elif’in yanına gidip neşeyle elini uzatıp:

“Marcia. Sanırım senin yeni oda arkadaşınım.” Dedi.

*******

“Heeeey burada mısın?” dedi Marcia elindeki kocaman dondurmayı Elif’e uzatarak.
“Ah, kusura bakma. Dalmışım biraz.”
“Sınavlarımı düşünüyorsun.
“Hı hı.”
“A-ha! Yakaladım işte.” Dedi Marcia elindeki dondurmayı yemeyi bırakıp. Elif, Marcia’nın bu ani çıkışlarına alışmıştı artık.
“Hadi ya, bu sefer ne oldu?” dedi gülümseyerek.
“Sınavları düşünmüyorsun. Senin sınavları düşünürkenki halini biliyorum. Başka bir şey düşünüyorsun.” Dedi ve biraz daha Elif’e yaklaştı “Bir çocuğu.” Dedi ve kahkaha atmaya başladı.
“Bak inkarda etmiyorsun. Hadi sökül bakalım kimmiş bu şanslı çocuk?”
“Off Marcia. Yok öyle biri.” Dedi ve dondurmasını yemeye devam etti.
“Pekala. O zaman o gece odanda olan çocuğun kim olduğunu açıkla.”
Elif böyle bir soruyla karşılaşacağını düşünmemişti. Elindeki dondurmayı az kalsın düşürecekti.
“Vavv. Bak şimdi seni bu kadar heyecanlandıran çocuğun kim olduğunu merak etmeye başladım.”
“Sen nereden biliyorsun o çocuğu” dedi Elif.
“Aaa… aslında duydum. O gece Rose senin kapına dayandığında bir terslik olduğunu fark etmiştim. Yurda kayıt olurken Rose’u pek sevmemiştim ve kalacağım odanın kapısına dayandığına göre kesin bir terslik var diye düşündüm. Ve konuşmalarınızı duydum.”

Elif ağzı açık Marcia’yı dinliyordu.

“Sonraaaa ne yapsam diye düşündüm. Görevli ve Rose içeri girince bende koridordaki yangın alarm düğmesine bastım ve hemen tuvalete saklandım. Daha sonrasını biliyorsun işte. “

Elif bunları aylar sonra öğrenmişti ve hep o alarmı çaldıran kişiye dualar etmişti.

“P-peki kameralar?”
Marcia dondurmasından biraz daha alarak:
“Onlar mı? Onlar bozukmuş. Kayıt olmaya gittiğim gün bozulmuştu ve en erken 1 hafta sonra gelebileceklerini söylemişlerdi yanımdaki görevliye. Yani o gece kameralar çalışmıyordu. Zaten o yüzden kameraları kontrol etmeyip direk senin yanına geldiler. Ve o yüzden Rose o gece megafonla suçlunun suçunu itiraf etmesiyle cezasını düşüreceklerini söylemişti. Aslında kameraların çalışmadığını ve düğmeye basanın kim olduğunu bilmediklerini söyleyemezlerdi ya.”

Elif rahatladığını hissetti. Marcia niye bunca zaman bunları kendisine söylememişti ki?

“Ayrıca ben bir çocuğu oda ya atmak istesem bu yurt odası olmazdı.” Dedi sırıtarak.
“Bak aslında ben onu odaya atmadım; o kendisi geldi. Yani eğer ben odaya çıkarmasaydım Rose yakalardı. Yani..” Elif her şeyi birbirine karıştırmıştı. Aylar sonra Harry’i bu kadar detaylı düşünmüştü ve bu çuvallamasına neden olmuştu. Bu durumdan Marcia bayağı zevk almıştı ki kendisine bakıp sırıtıyordu.

“Peki hala görüşüyor musunuz?”

Elif bir an içinde bir şeylerin kırıldığını hissetti. O geceden sonra Harry ona defalarca ulaşmaya çalışmıştı. İş yerine hasta olduğunu haber verip 1 haftalık izin aldı. O süre boyunca yurttan hiç çıkmamıştı.

İnternette dolaşırken grubun 2. albüm kayıdını tamamlamak için Amerikaya gittiklerini okudu. Kayıt boyunca İngilterede olamayacaklardı. Belki böylesi daha iyidir diye kendisini avuttu aylarca.

“Hayır, görüşmüyoruz.”
“Peki arada dışarı çıktığın çocuk?”
Jasondan bahsediyordu.
“Arkadaşım. Sadece arkadaş.” Arkadaş? Belki Elif için Jason bir arkadaş olabilirdi ama her geçen zaman Jason Eliften daha çok hoşlanıyordu.
“Pekala öyle olsun.”

Elif telefonunun çalmaya başladığını duydu. Arayan Danieldı.

“Merhaba Daniel.”
“yaşadığını bilmiyordum.” Daniel’ın sesi gayet neşeli geliyordu. Bu gün herkes neden bu kadar neşeliydi?
“Sınavlarının bittiğini umuyorum. Çünkü yoğun bir konser hazırlık programı seni bekliyor”

Daniel iyiydi. Hem fazlasıyla. Sınav zamanı Elif’e işe gelmemesini söylemişti ve her konuda yardım etmişti.

“Bugün itibariyle uzun bir zaman sınav derdi çekmeyen biriyim ve her şeye hazırım.” Dedi neşeli bir sesle.



*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  * 

Sadece bir dokunuşla inandım
Her gün daha da tatlılaşıyor
Sürekli daha iyiye gitmeye devam ediyor..



 Daniel telefonda yoğun bir konser programının olduğunu söyleyince uzun zamandır içine kapanık olan beni tekrar canlandırır diye düşünmüştüm fakat; bu yoğun programın One Direction içermesi beni biraz endişelendiriyordu. Tekrar Harry ile karşılaşmak çok zor olacaktı benim için. 

 Kulise girdiğimde daha kimsenin gelmediğini gördüm ve ister istemez bir oh çekmiştim. Bir an önce işin bana düşen kısmını yapıp gözlerden kaybolmak istiyordum.

 İşe kocaman kutularda getirilen kıyafetleri asmakla başladım. Kısa zaman içinde işin çoğunu yapmıştım fakat bir eksiklik hissediyordum. Ah! Tabi ya aksesuarlar. Etrafıma bakınmaya başladım ama görünürde aksesuarları getirdikleri o kırmızı kutu yoktu. O sırada karşımdaki dolabın üzerindeki kutuyu fark ettim ve oflamaya başladım. Tamam 1.68 olabilirim ama dolaba uzanmam için daha çok fırın ekmek yemem lazım.

 Bulduğum ilk sandalyeyi kapıp üstüne çıktım. O zaman fark ettim ki sabahtan beri bir şeyler yememiştim ve başım dönmeye başlıyordu. Bir an önce şu lanet kutuyu alıp buradan kaçmak istiyordum.

 Kutuyu elime aldığım an gözlerimin karardığını ve bacaklarımın beni taşımadığını hissettim. Gözlerimi açtığımda belimden birinin sıkıca kavradığını gördüm ve kafamı çevirmemle Harry ile göz göze gelmem bir oldu. İfadesiz bir yüzle bakıyordu ve ben bu halinden hiç hoşlanmamıştım.

 Birkaç saniye sonra beni yere bıraktı ve hiçbir şey söylemeden kıyafetlerin yanına geçti. Kendine uygun bir kıyafet bakıyor gibi görünüyordu. Bense öksürüp burada olduğumu belli etmeye çalıştım.

“Sağ ol. Yani tuttuğun için.”

Harry herhangi bir şey söylemeden eline aldığı koyu yeşil  pantolon ve kahverengi tişörtle yanımdan geçip giyinme odasına girdi. Ben ise şaşkın bir şekilde kalakalmıştım.

 Harry bana kızgındı. Belki de haklı ama…

Ben kendi kendime düşünceleri dalmışken diğerlerinin içeri girdiğini fark etmedim.

“Burada mısın Elif?” Liam elini yüzüme tutup yukarı aşağı sallıyordu.
“Ah! Kusura bakmayın dalmışım. Bu arada herkese merhaba.”
“Artık hep bizim şirketle mi çalışacaksın? Yani 2. albüm için yaptığımız turlarda.”
“Galiba öyle olacak. Sanırım beni istemiyorsunuz?”

Hepsi birden endişeyle yanıldığımı söylemeye başladı ve bende bu hareketleri karşısında kahkaha attım. Onlarla dalga geçtiğimi fark ettiklerinde hepsi benim gibi gülmeye başladı.

“Seni grubu eğlendir diye işe aldılar sanırım!”

Harry’nin sesi içimi dondurmuştu. Ona baktığımda yüzünde niye olduğunu bilmediğim bir kızgınlık ifadesi vardı. Diğer çocuklarda neler olduğunu anlamamış gibiydiler.

Harry elindeki tişörtü bana fırlatıp,

“Bunun bir beden küçüğünü bul.” Dedi ve kulisten dışarı çıktı. Ben ise Harry’nin davranışlarına bir anlam vermeye çalışıyordum.

Konser boyunca kıyafet değişimi için geldiklerinde Harry’nin buz gibi suratıyla karşılaşıyordum. Kulisteki kameradan şovlarını izliyordum ve oradaki Harry ile bana bakan Harry tamamıyla farklı insanlardı.

 Konser bittiğinde çoktan malzemeleri toplamış işimi bitirmiştim. Çocuklar kulise girdiğinde gerçekten yorgun görünüyordu. Harry ile göz göze gelmemek için büyük bir çaba harcıyordum.

 Liam, Zayn ve Niall’ı alıp birlikte çıktılar, Louis ise Eleanor ile birlikte ayrıldı. Harry’i çıkarken görmemiştim, etrafta da görünmüyordu. Şu günü herhangi bir aksiyon yaşamadım bitirmek istiyordum.

 Daniel’a çıkacağımı haber verip eşyalarımı aldığım gibi dışarı attım kendimi. Gecenin verdiği sessizlik insana huzur veriyordu. Derin bir nefes alıp müzik çalarımı çalıştırdım ve tabana kuvvet deyip otobüs duraklarına doğru yürüdüm.

 Birkaç dakika sonra iki sevgilinin arabada öpüştüğünü gördüm. Sokak lambasının vurduğu ışıktan kızın sarışın olduğunu görebiliyordum. Çocuğun ise şoför koltuğunda oturduğu için arkası dönüktü. Onlara baktığımı hissetmiş gibi ikisi birden bana döndü. Ve o an çocuğun Harry olduğunu anladım.

 Donup kalmıştım. Bunu fark ettirmemeye çalışıp yürümeye devam ettim. Onları arkamda bıraktığımda ise beklemekte olan gözyaşlarımı serbest bıraktım. Niye ağlıyordum ki? Bunları zaten ben istememiş miydim? Ama böyle acı çekeceğimi hiç düşünmemiştim. Onu görmüyorken bu kadar zor olmuyordu hiçbir şey. Ama şimdi anladım. Ben fena halde aşık olmuştum…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder