Ellerin ellerime uyuyor
Sanki sadece benim için yaratılmış gibi
Ama bunu düşün, olması gerek bu
Yanağındaki çillere ve beneklere bakıp
dalıyorum
Ve hepsi benim için bir anlam taşıyor…
One
Direction – Little Things
Kafasını
kaldırdığında saatin 8 e geldiğini gördü. Boynunu oynatarak saatlerce ders
çalışmanın verdiği yorgunluğu gidermeye çalıştı. Masanın üstündeki notlarını
düzene sokup, kitaplarını çantasını doldurdu.
“Çalışman bitti mi?” diye sordu Marcia.
“Evet bitti sonunda.” Dedi Elif bıkkın bir ses
tonuyla.
Marcia, Elif’in oda arkadaşıydı. Aslen Amerikan
vatandaşıydı ama İngilizce, İspanyolca ve Rusça biliyordu. İngiltere’ye de
Fransızca okumak için gelmişti.
“O zaman dışarı çıkıp dondurma yiyebiliriz.”
Dedi neşeli bir sesle. Elif’i sandalyesinden kaldırıp giysi dolabının önüne
çekerek.
“Eşofmanlarımla çıksam.” Yüzünde yalvaran bir
çocuk ifadesiyle.
“Bu defa olmaz Elif. Hem kim bilir belki beyaz
atlı prensimizle karşılaşırız.” Dedi yüzünde kocaman bir gülümsemeyle.
Seviyordu Marcia’yı. Onu böyle bir şey için
kırmak istemiyordu.
“Pekala. Beyaz atlı prensimize kül kedisi gibi
görünmeyelim o zaman.” Dedi ve gülüştüler.
5 ay önce
“Bir sorun
mu var Bayan Dancle.”
“Onu sen
söyleyeceksin bize. Odanda biri mi var?”
“Bunu
nereden çıkardınız?”
“Bir odadan
şikayet geldi. Odana birini sokarken görmüşler.” Elif bunu kimin yaptığını
cidden merak ediyordu. Daha yurda taşınalı çok az bir zaman olmasına rağmen
kendisini sevmeyen biri olmuştu ya da şu her şeyi görevlilere söylemeye hazır
olan yağcı insanlar.
“Oda da
yalnız ben varım.” Sesinin titrediğini fark ettiğinde kendisine küfretmeye
başladı.”
“Bırak ona
biz karar verelim.”
Görevli
Elif’i itip içeri girdi. Elif kalbinin hızla çarptığını fark etti. Görevli
yatağın altına, dolabın içine baktı. Banyoya yöneldiğinde Elif gözlerini
sımsıkı kapadı.
Birkaç
saniye sonra yangın alarmını duydu. Gözlerini açtığında görevlinin hızla odadan
çıktığını gördü. Yurttaki tüm kızlar hızla dışarı çıkıyordu. Rose bana dışarı
çıkmamı söyledi ve o da hızla dışarı çıkıp olayı anlamaya çalıştı.
Elif banyoya
koşup Harry’nin olup bitenleri anlamayan bakışlarıyla karşılaştı.
“Hemen
çıkman lazım. Birazdan tüm odaları kontrole gelirler.”
Dolaptan bir
şal alıp Harry’e verdi.
“Bununla
yüzünü gizle ve hızlı ol.” Harry’nin
cevap vermesine izin vermeden odadan çıktı. Koridor korkulu gözlerle bakan
kızlarla doluydu. Buna seviniyordu çünkü Harry çıkarken kimse fark
edemeyecekti.
Yurdun
bahçesi binadaki kızlarla dolmuştu. Görebildiği kadarıyla Harry’nin arabası
burada değildi. Yarım saat sonra Rose elinde bir megafonla geldi ve duyuru
yaptı.
“Yurdun içi
kontrol edildi ve tamamen temiz çıktı. Bu eşek şakasını yapan arkadaşınız biz
bulmadan kendisi gelsin. Bunu yaptığı takdirde cezasını hafifleteceğiz. Şimdi
herkes odasına gidebilir.” Rose’un sinirli olduğu her halinden belliydi. Bu
mesele onun Harry olayını unutmasını sağlardı. Derin bir nefes alıp yurda
girdi.
Odasının
kapısının açık olduğunu fark etti. Çıkarken açık bırakmış olabileceğini
düşündü. Ta ki içerde bir kızın masasının üstündeki çerçevelere bakarken
görünce.
“Pardon ama
siz kimsiniz?” dedi Elif. Diğer odadaki kızlardan biri olabilirdi. Kız Elif’in
sorusuyla gülümsemeye başladı ve Elif’in yanına gidip neşeyle elini uzatıp:
“Marcia.
Sanırım senin yeni oda arkadaşınım.” Dedi.
*******
“Heeeey
burada mısın?” dedi Marcia elindeki kocaman dondurmayı Elif’e uzatarak.
“Ah, kusura
bakma. Dalmışım biraz.”
“Sınavlarımı
düşünüyorsun.
“Hı hı.”
“A-ha!
Yakaladım işte.” Dedi Marcia elindeki dondurmayı yemeyi bırakıp. Elif,
Marcia’nın bu ani çıkışlarına alışmıştı artık.
“Hadi ya, bu
sefer ne oldu?” dedi gülümseyerek.
“Sınavları
düşünmüyorsun. Senin sınavları düşünürkenki halini biliyorum. Başka bir şey
düşünüyorsun.” Dedi ve biraz daha Elif’e yaklaştı “Bir çocuğu.” Dedi ve kahkaha
atmaya başladı.
“Bak inkarda
etmiyorsun. Hadi sökül bakalım kimmiş bu şanslı çocuk?”
“Off Marcia.
Yok öyle biri.” Dedi ve dondurmasını yemeye devam etti.
“Pekala. O
zaman o gece odanda olan çocuğun kim olduğunu açıkla.”
Elif böyle
bir soruyla karşılaşacağını düşünmemişti. Elindeki dondurmayı az kalsın
düşürecekti.
“Vavv. Bak
şimdi seni bu kadar heyecanlandıran çocuğun kim olduğunu merak etmeye
başladım.”
“Sen nereden
biliyorsun o çocuğu” dedi Elif.
“Aaa…
aslında duydum. O gece Rose senin kapına dayandığında bir terslik olduğunu fark
etmiştim. Yurda kayıt olurken Rose’u pek sevmemiştim ve kalacağım odanın
kapısına dayandığına göre kesin bir terslik var diye düşündüm. Ve
konuşmalarınızı duydum.”
Elif ağzı
açık Marcia’yı dinliyordu.
“Sonraaaa ne
yapsam diye düşündüm. Görevli ve Rose içeri girince bende koridordaki yangın
alarm düğmesine bastım ve hemen tuvalete saklandım. Daha sonrasını biliyorsun
işte. “
Elif bunları
aylar sonra öğrenmişti ve hep o alarmı çaldıran kişiye dualar etmişti.
“P-peki
kameralar?”
Marcia
dondurmasından biraz daha alarak:
“Onlar mı?
Onlar bozukmuş. Kayıt olmaya gittiğim gün bozulmuştu ve en erken 1 hafta sonra
gelebileceklerini söylemişlerdi yanımdaki görevliye. Yani o gece kameralar
çalışmıyordu. Zaten o yüzden kameraları kontrol etmeyip direk senin yanına
geldiler. Ve o yüzden Rose o gece megafonla suçlunun suçunu itiraf etmesiyle
cezasını düşüreceklerini söylemişti. Aslında kameraların çalışmadığını ve
düğmeye basanın kim olduğunu bilmediklerini söyleyemezlerdi ya.”
Elif
rahatladığını hissetti. Marcia niye bunca zaman bunları kendisine söylememişti
ki?
“Ayrıca ben
bir çocuğu oda ya atmak istesem bu yurt odası olmazdı.” Dedi sırıtarak.
“Bak aslında
ben onu odaya atmadım; o kendisi geldi. Yani eğer ben odaya çıkarmasaydım Rose
yakalardı. Yani..” Elif her şeyi birbirine karıştırmıştı. Aylar sonra Harry’i
bu kadar detaylı düşünmüştü ve bu çuvallamasına neden olmuştu. Bu durumdan
Marcia bayağı zevk almıştı ki kendisine bakıp sırıtıyordu.
“Peki hala
görüşüyor musunuz?”
Elif bir an
içinde bir şeylerin kırıldığını hissetti. O geceden sonra Harry ona defalarca
ulaşmaya çalışmıştı. İş yerine hasta olduğunu haber verip 1 haftalık izin aldı.
O süre boyunca yurttan hiç çıkmamıştı.
İnternette
dolaşırken grubun 2. albüm kayıdını tamamlamak için Amerikaya gittiklerini
okudu. Kayıt boyunca İngilterede olamayacaklardı. Belki böylesi daha iyidir
diye kendisini avuttu aylarca.
“Hayır,
görüşmüyoruz.”
“Peki arada
dışarı çıktığın çocuk?”
Jasondan
bahsediyordu.
“Arkadaşım.
Sadece arkadaş.” Arkadaş? Belki Elif için Jason bir arkadaş olabilirdi ama her
geçen zaman Jason Eliften daha çok hoşlanıyordu.
“Pekala öyle
olsun.”
Elif telefonunun
çalmaya başladığını duydu. Arayan Danieldı.
“Merhaba
Daniel.”
“yaşadığını
bilmiyordum.” Daniel’ın sesi gayet neşeli geliyordu. Bu gün herkes neden bu
kadar neşeliydi?
“Sınavlarının
bittiğini umuyorum. Çünkü yoğun bir konser hazırlık programı seni bekliyor”
Daniel
iyiydi. Hem fazlasıyla. Sınav zamanı Elif’e işe gelmemesini söylemişti ve her
konuda yardım etmişti.
“Bugün
itibariyle uzun bir zaman sınav derdi çekmeyen biriyim ve her şeye hazırım.”
Dedi neşeli bir sesle.
* * *
* * * * *
* * *
Sadece bir dokunuşla inandım
Her gün daha da tatlılaşıyor
Sürekli daha iyiye gitmeye devam ediyor..
Daniel telefonda yoğun bir konser
programının olduğunu söyleyince uzun zamandır içine kapanık olan beni tekrar canlandırır
diye düşünmüştüm fakat; bu yoğun programın One Direction içermesi beni biraz
endişelendiriyordu. Tekrar Harry ile karşılaşmak çok zor olacaktı benim
için.
Kulise girdiğimde daha kimsenin gelmediğini
gördüm ve ister istemez bir oh çekmiştim. Bir an önce işin bana düşen kısmını
yapıp gözlerden kaybolmak istiyordum.
İşe kocaman kutularda getirilen kıyafetleri
asmakla başladım. Kısa zaman içinde işin çoğunu yapmıştım fakat bir eksiklik
hissediyordum. Ah! Tabi ya aksesuarlar. Etrafıma bakınmaya başladım ama
görünürde aksesuarları getirdikleri o kırmızı kutu yoktu. O sırada karşımdaki
dolabın üzerindeki kutuyu fark ettim ve oflamaya başladım. Tamam 1.68
olabilirim ama dolaba uzanmam için daha çok fırın ekmek yemem lazım.
Bulduğum ilk sandalyeyi kapıp üstüne çıktım. O
zaman fark ettim ki sabahtan beri bir şeyler yememiştim ve başım dönmeye
başlıyordu. Bir an önce şu lanet kutuyu alıp buradan kaçmak istiyordum.
Kutuyu elime aldığım an gözlerimin karardığını
ve bacaklarımın beni taşımadığını hissettim. Gözlerimi açtığımda belimden
birinin sıkıca kavradığını gördüm ve kafamı çevirmemle Harry ile göz göze
gelmem bir oldu. İfadesiz bir yüzle bakıyordu ve ben bu halinden hiç
hoşlanmamıştım.
Birkaç saniye sonra beni yere bıraktı ve
hiçbir şey söylemeden kıyafetlerin yanına geçti. Kendine uygun bir kıyafet bakıyor
gibi görünüyordu. Bense öksürüp burada olduğumu belli etmeye çalıştım.
“Sağ ol.
Yani tuttuğun için.”
Harry
herhangi bir şey söylemeden eline aldığı koyu yeşil pantolon ve kahverengi tişörtle yanımdan
geçip giyinme odasına girdi. Ben ise şaşkın bir şekilde kalakalmıştım.
Harry bana kızgındı. Belki de haklı ama…
Ben kendi
kendime düşünceleri dalmışken diğerlerinin içeri girdiğini fark etmedim.
“Burada
mısın Elif?” Liam elini yüzüme tutup yukarı aşağı sallıyordu.
“Ah! Kusura
bakmayın dalmışım. Bu arada herkese merhaba.”
“Artık hep
bizim şirketle mi çalışacaksın? Yani 2. albüm için yaptığımız turlarda.”
“Galiba öyle
olacak. Sanırım beni istemiyorsunuz?”
Hepsi birden
endişeyle yanıldığımı söylemeye başladı ve bende bu hareketleri karşısında
kahkaha attım. Onlarla dalga geçtiğimi fark ettiklerinde hepsi benim gibi
gülmeye başladı.
“Seni grubu
eğlendir diye işe aldılar sanırım!”
Harry’nin
sesi içimi dondurmuştu. Ona baktığımda yüzünde niye olduğunu bilmediğim bir
kızgınlık ifadesi vardı. Diğer çocuklarda neler olduğunu anlamamış gibiydiler.
Harry
elindeki tişörtü bana fırlatıp,
“Bunun bir
beden küçüğünü bul.” Dedi ve kulisten dışarı çıktı. Ben ise Harry’nin
davranışlarına bir anlam vermeye çalışıyordum.
Konser
boyunca kıyafet değişimi için geldiklerinde Harry’nin buz gibi suratıyla
karşılaşıyordum. Kulisteki kameradan şovlarını izliyordum ve oradaki Harry ile
bana bakan Harry tamamıyla farklı insanlardı.
Konser bittiğinde çoktan malzemeleri toplamış
işimi bitirmiştim. Çocuklar kulise girdiğinde gerçekten yorgun görünüyordu.
Harry ile göz göze gelmemek için büyük bir çaba harcıyordum.
Liam, Zayn ve Niall’ı alıp birlikte çıktılar,
Louis ise Eleanor ile birlikte ayrıldı. Harry’i çıkarken görmemiştim, etrafta
da görünmüyordu. Şu günü herhangi bir aksiyon yaşamadım bitirmek istiyordum.
Daniel’a çıkacağımı haber verip eşyalarımı
aldığım gibi dışarı attım kendimi. Gecenin verdiği sessizlik insana huzur
veriyordu. Derin bir nefes alıp müzik çalarımı çalıştırdım ve tabana kuvvet
deyip otobüs duraklarına doğru yürüdüm.
Birkaç dakika sonra iki sevgilinin arabada
öpüştüğünü gördüm. Sokak lambasının vurduğu ışıktan kızın sarışın olduğunu
görebiliyordum. Çocuğun ise şoför koltuğunda oturduğu için arkası dönüktü.
Onlara baktığımı hissetmiş gibi ikisi birden bana döndü. Ve o an çocuğun Harry
olduğunu anladım.
Donup kalmıştım. Bunu fark ettirmemeye çalışıp
yürümeye devam ettim. Onları arkamda bıraktığımda ise beklemekte olan
gözyaşlarımı serbest bıraktım. Niye ağlıyordum ki? Bunları zaten ben istememiş
miydim? Ama böyle acı çekeceğimi hiç düşünmemiştim. Onu görmüyorken bu kadar
zor olmuyordu hiçbir şey. Ama şimdi anladım. Ben fena halde aşık olmuştum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder